Davranış Üzerine Bir Deneme

Davranış, en basit haliyle, bir canlının “yaptığıdır”. Yapılan “eylemler bütününe” davranış denir. Davranış perspektifi psikiyatriyi tüm diÄŸer tıbbi branÅŸlardan ayıran bir perspektiftir. Çünkü beyin dışında hiçbir organ  “davranamaz”. Davranabilmek için girdiyi (input) iÅŸleyebilecek ve deÄŸiÅŸik çıktılara (output) yol verebilecek sofistike bir “iÅŸlemci” gereklidir. Ä°nsan beyni modern bilgisayardan farklı olarak (CPU- central processing unit), çok fazla iÅŸlemcinin senkron olarak çalıştığı (PDP-Parallel distributed processing)  fonksiyonel bir yapıya sahiptir.

Bunca işlemci nasıl ortak bir karara varır?

Ä°nsan beynindeki senkron çalışan iÅŸlemci birimleri bir tek büyük “orkestra ÅŸefi” tarafından idare edilir. Bu orkestra ÅŸefinin bulunduÄŸu beyin bölgesi beynin en ön kısmında bulunan (frontal lob) kabaca dorsolateral prefrontal korteks (DLPFC) denilen hücre grubunun oluÅŸturduÄŸu fonksiyonel birimdir. Bu birim, beynin tüm kaynaklarını “seçerek” iÅŸleyebilir, motive olduÄŸu (istediÄŸi ve karar verdiÄŸi) düşünce içeriÄŸini eyleme çevirebilir. Eylemlerin tamamını bir “seçim” unsuruna tabi tutarak yönlendirebilecek kudrete sahiptir. Bu duruma istisna olabilecek fizyolojik bir takım ÅŸelale reaksiyonlarına (epilepsi nöbeti, tikler vb gibi) engel olamayabilirse de, davranışların çok büyük bir kısmını kendi eleÄŸinden geçirerek deÄŸiÅŸtirebilecek, durdurabilecek, ve yahut yönlendirebilecek kudrete sahip akıl alması güç bir nörolojik aÄŸlar yumağına hakimdir, ve beynin diÄŸer tüm fonksiyonel birimleri ile beraber (Retiküler,subkortikal sistemler, beynin diÄŸer lobları olan tüm orkestra ile beraber) meydana getirilen eserin (bilinç) temel yöneticisidir.

DLPFC tüm hayvanlarda var mıdır?

DLPFC denilen beyin bölgesi  doÄŸadaki tüm memeli hayvanlarda (primat) vardır. DLPFC denilen bölge hayvanların evrimsel geliÅŸimlerine göre az ya da çok geliÅŸmiÅŸtir. Kedinin DLPFC bölgesi örneÄŸin, maymun türlerine göre oran olarak daha küçükken, insan beyninde DLPFC tüm diÄŸer memelilerden çok daha fazla bir orana sahiptir. Ä°nsanı filogenetik olarak kendisine yakın canlılardan (primat) ayıran neredeyse yegane temel  donanım farkı  budur (hardware)  ve evrimsel geliÅŸim sürecinin bir sonucu olarak diÄŸer hayvanlardan daha geliÅŸmiÅŸtir. Ä°nsanı insan yapan tüm sofistike motive davranışların (motivated behavior) üretici modülü beyindeki bu bölgedir, insan davranışlarının inanılmaz çeÅŸitliliÄŸi insan beynindeki DLPFC’nin bir “davranış jeneratörü” olarak çalışmasının bir sonucudur. Ä°nsanoÄŸlunun kendisine filogenetik olarak çok yakın hayvanlardan (primat) biyolojik ve donanım olarak çok az bir farkı olmasına raÄŸmen arada  çok fazla fark varmış gibi görünmesine yol açan motive davranış çeÅŸitliÄŸinin (ve bunların evriminin)  ana sorumlusunun insan beynindeki görece daha geliÅŸmiÅŸ olan DLPFC bölgesi olduÄŸu düşünülebilir.

DLPFC bu kadar çok fazla işlemciyi (PDP) nasıl idare eder?

DLPFC bölgesinde hücreler, insan doÄŸduÄŸundan itibaren çok hızlı bir ÅŸekilde geliÅŸmeye baÅŸlar. Bu bölgedeki hücreler beynin tüm diÄŸer bölgesindeki hücreler ile  geri dönüşü büyük ölçüde geri dönüşü olmayan baÄŸlantılar kurarak takip edilmesi günümüz biyoteknolojik olanakları ile mümkün olayan bir çeÅŸitlilik ile çoÄŸalarak hücre sayısını artırmaya devam eder. Fabrikadan trafiÄŸe çıkan her araba gibi, hayata gelen her insan beyninde, dışardan gelen uyarılarla (arabanın sürüldüğü yollarla) ve kiÅŸinin nasıl eÄŸitildiÄŸi ile (arabanın nasıl sürüldüğü ile) deÄŸiÅŸken olarak geriye dönüşümü olmayan bir donanım deÄŸiÅŸikliÄŸi (hardware) vuku bulur. Ortaya çıkan her “son” donanım birbirinden ufak tefek farklılar gösterir. (aynı fabrikadan çıkan farklı marka arabaların bir çoÄŸunun farklı sürücülerle 10 yıl sürüldükten sonra gelecekleri son halin sınırsız deÄŸiÅŸik ÅŸekilde olabileceÄŸi gibi).  İnsan beyni DLPFC bölgesi ve beynin tüm diÄŸer kısımları hayata geldikten çok uzun bir süre boyunca matür hale gelemez, orkestrayı idare edebilecek eÄŸitimi ve kapasitesi yoktur. (TrafiÄŸe çıkan arabanın ilk sürücüsünün ehliyeti ve tecrübesi yoktur, sürücü eÄŸitimi almaz ise araba trafiÄŸe çıktıktan kısa bir süre kaza yapabilir). Bu nedenle insan beyni davranış eÄŸitimi almaya, deneme yanılma yönüyle temel öğrenme teorisi çerçevesinde (eylem, positif kuvvetlendirici, negatif kuvvetlendirici, ceza, ödül vb gibi) sürekli öğrenmeye ve “sürücülük tekniklerini” yıllar boyunca geliÅŸtirmeye devam eder.Bu “sürücülük teknikleri” (davranış paternleri) hayat boyu geliÅŸtirilmeye ve deÄŸiÅŸmeye devam edecek olsa da, en hızlı öğrenme sürecini hayatın ilk yıllarında tamamlar. Ä°nsan DLPFC’si (ve frontal korteksin kalan diÄŸer kısımları) diÄŸer tüm beyin bölgelerine göre geliÅŸimini daha geç tamamlar ve çaÄŸdaÅŸ anlamda  çevresiyle tamamen uyumlu ve standart  “olgun” bir insan davranışı gösterebilmesi için kabaca yaklaşık 15 -20 yıl gerekir. Bu süre insana yakın diÄŸer canlılara göre çok uzun bir süredir. Bu geliÅŸimin tamamlanması deÄŸiÅŸik kültürlerde ve toplumlarda deÄŸiÅŸik yaÅŸlara tekabül edebilir  (16, 18, veya 21) . Evrensel anlamda bahsedilen olgunlaÅŸma için yaÅŸ olarak hangi sınır seçilirse seçilsin, DLPFC denilen orkestra ÅŸefinin toplum normları ile paralel olarak  orkestranın diÄŸer tüm üyeleriyle beraber kulaÄŸa hoÅŸ gelen bir müzik parçası icra edebildiÄŸi  o an kiÅŸi “çocukluktan” , “eriÅŸkinliÄŸe” terfi eder.

Olgun hale gelmiÅŸ DLPFC neler yapabilir?

Her ÅŸey ! Sembolik bir anlatımla,  DLPFC beynin hangi eseri icra edeceÄŸine karar verir. Orkestradaki çatlak sesleri genellikle susturur. Susturamadığını “görmezden gelebilir”, ya da baÅŸta istenmeyen sesleri zaman içinde  zorla veya ÅŸerle orkestraya kendi istediÄŸi ÅŸekilde “dahil” edebilir. DLPFC, bazen hiç bir ÅŸey yapmayıp, orkestradaki sanatçıların spontan üretimlerini de dinleyebilir, onları  kendi istediÄŸi müziÄŸe çevirebilir ya da hiç ilgilenmeyebilir. Önemli olan ÅŸudur ki, orkestranın tüm diÄŸer üyelerinden gelen spontan  uyarıların, veri niteliÄŸi taşıyan girdilerin, dürtü niteliÄŸi taşıyan taleplerin deÄŸerlendirildiÄŸi merkez ve son hiyerarÅŸik birim DLPFC muhakeme merkezidir. Bu merkez,  frontal lobun diÄŸer yardımcı bölgeleri ile beraber sembolik olarak insanı davranışının “deÄŸiÅŸtirilebilir” yapısının nedeni olan kompleks kortikal  hücre grubudur.

DLPFC davranışları nasıl belirler ve bu sofistike çıktılara yol açan nedensel hücresel bağlantılar bilinebilir mi?

Sinir bilimlerinin günümüzdeki bilgi birikimi beyindeki hücrelerin tam olarak nasıl bir baÄŸlantı ağı kullanarak  nihai kümülatif davranış fonksiyonun üretimine yol açtığı  (bilgisayar programcılık diliyle, hangi “prosedürlerin” nasıl çaÄŸrıldığı) konusunda bize yeterli bir neden-sonuç iliÅŸkisi saÄŸlayamamaktadır. Beynin tüm davranışlarının beynin içindeki hücrelerin kümülatif fonksiyonlarının bir sonucu olduÄŸunu çok net olarak bilsek de, (bir bilgisayar ekranında görülen tüm görüntülerin bilgisayar kasası, anakartı, ekran kartı gibi parçalarının iÅŸlevi olduÄŸunu bilsek de)  bu sonucun tam olarak nasıl oluÅŸtuÄŸunu çıplak gözle bakarak tespit etmemiz mümkün deÄŸildir. Bu baÄŸlantıyı kuramıyor olmamız nedeniyle tıpta psikiyatri diye bir branÅŸ doÄŸmuÅŸtur. Bu baÄŸlantı direk olarak kurabiliyor olsa idi, nöroloji hücresel olarak davranışları ve karmaşık üst iÅŸlevleri (procedure) nedensellik zincirini kırmadan açıklayabilirdi ve psikiyatri diye bir branÅŸ olmazdı. Demek ki, beyindeki dokuların birimsel fonksiyonu (bir bilgisayarın içindeki intel iÅŸlemcinin A1 “register” birimi görevleri)  neden-sonuç zinciri kırılmadan günümüz sinirbilimler bilgi birikimi ile insan üst fonksiyonlarına doÄŸru ulaÅŸamaz. Arad bir yerde kopar, ve açıklanamaz bir hale gelir. Bu “kopuÅŸ” tan itibaren kendi içinde ayrı dinamikleri olan yeni bir sanal (virtual )ama fonksiyonel bir “organ” ortaya çıkar. Bu fonksiyonel sanal organa “akıl” denir. (mind).  Beyin gerçek organı ile “akıl” sanal organı arasındaki görünürdeki neden-sonuç iliÅŸkisizliÄŸine “akıl-beyin süreksizliÄŸi” (mind-brain discontinuum – akıl beyin dikotomisi) denir.Özetle beynin orkestra ÅŸefi DLPFC beyni günümüz sinirbilimleri ile tespit edilemeyen , de facto bir otonomi ile yönetmektedir. Henüz sırrı çözülemeyen (ama kesinlikle bir gün çözülecek olan) bu sözde “bağımsız ” davranan orkestra ÅŸefi (DLPFC) beynin patronudur, frontal lobun diÄŸer yardımcı birimleri ile insanın davranışlarından, olgunluÄŸundan, karakterinden, kısaca insanı insan yapan, Gamze’yi Gamze yapan, UlaÅŸ’ı da UlaÅŸ yapan, davranışlar bileÅŸkesinin sorumlu yöneticisidir.

Psikiyatride davranış ve hastalık nasıl ayrılır?

Bunu bilgisayar ve insan beyninin karşılaştırmalı analojisini yaparak açıklamaya çalışalım.

Bir bilgisayar fabrikadan çıktığı anda belirli parçalar ile çıkar, bu parçalardan temel olanları, anakart, ekran kartı, bellek (RAM), kalıcı bellek (ROM), iÅŸlemci (CPU), iÅŸlemci soÄŸutma sistemi, klavye, fare vb gibi. Bilgisayar fabrikadan çıktığı anda hiçbir fonksiyon gösteremez. Bir insanın çalışan bir sabit diske (HDD), bir iÅŸletim sistemi kurup (Windows vb gibi), o iÅŸletim sistemini mevcut donanıma göre ayarlayıp (sürücüler – drivers) ondan sonra çalıştırması gerekir. Ä°ÅŸletim sistemi bir bilgisayarı fonksiyonel kılmak için yeterli deÄŸildir. Ä°ÅŸletim sistemi, bilgisayarın “iÅŸ” yapabileceÄŸi bir bazal ortamı kullanıcıya saÄŸlar. Bundan sonraki her farklı iÅŸlem için bilgisayarın iÅŸlemcisinin anlayacağı dilden yazılacak program kodlarına ihtiyaç vardır. Karmaşık bir program için birden fazla küçük programcıklara karmaşık bir üst fonksiyona dönüştürecek daha iyi organize olmuÅŸ program kodlarına ihtiyaç vardır (procedure).  Bu iÅŸlemler sırasında bilgisayar kendisine verilen kod kadar iÅŸlem yapabilir, daha fazlasını yapamaz, ve kendini geliÅŸtiremez, çünkü fabrikadan çıkışı bellidir, bellek sistemleri esnek deÄŸildir,  günümüz bilgisayarları kendini geliÅŸtiremez.

Ä°nsan beyni embriyolojik süreç tamamlandıktan ve anne karnından dışarı çıktığı anda aynı bilgisayar gibi belirli parçalar ile çıkar, bu parçalardan temel olanları, beyin lobları (kortikal merkezler), bazal gangiyonlar (subkortikal merkezler), almaçlar (5 duyu) vb gibi. ÖrneÄŸin  ROM (read only memory) haline gelen belirli bir iÅŸletim sistemi  ile çıkar (ve evrimsel olarak ÅŸekillenmiÅŸ ROM eÅŸdeÄŸeri) Bu “evrimin ürünü olarak hazır-gelen” (implicit) bilgiler bütünü, insanın (ve tüm canlıların) doÄŸum anından itibaren canlının  kendi kendine fonksiyon gösterebilmesi için yeterli olan minimum düzeydedir. Ä°nsan beyni iÅŸte bu noktadan itibaren dünya üzerinde kaldığı her saniye   inanılmaz bir ivme ile geliÅŸmeye baÅŸlar. Bunun sebebi insan beynindeki nöronların sınırsız bir çeÅŸitlilikte birbiriyle iletiÅŸim kurabilme ve bunu çoÄŸalırken de yapabiliyor olmaları ve bunu yeri geldiÄŸinde deÄŸiÅŸtirebiliyor olmalarıdır (nöronal plastisite). DiÄŸer canlılara inanılmaz fark atan bu ivmeli geliÅŸimin sorumlularından birisi de DLPFC ve diÄŸer frontal lob bölgelerinin “davranışın “kontrolünü ele geçirmeye baÅŸlamasıdır. (sürücünün giderek ehil hale gelmesi) .Ä°nsan doÄŸumuyla  hazır gelen ROM bellek ve temel iÅŸletim sistemi üzerine kendi programlarını (software) kendisi yazmaya, bunu “öğrenerek” deÄŸiÅŸtirmeye ve yeniden ÅŸekillendirmeye baÅŸlar.

Şimdi psikiyatrideki hastalık ve davranış sorunlarının ayrımını yukarıdaki analojilere dayanarak şu şekilde açıklayalım.

Bilgisayarın bir parçası bozuksa, bu bir donanım (hardware) arızasıdır. Arızalı parça bilgisayarı satın aldığınızda da mevcut olabilir (ÅŸizofreni), sonradan yere düşürerek de bir parçayı bozmuÅŸ olabilirsiniz. (Travmatik Beyin Hasarı). Her iki durumda benzer hasar da olabilir, farklı hasarlar da olabilir. Ama sonuç olarak tıpta hastalık kavramının psikiyatrideki karşılığı deÄŸiÅŸmez, hastalık olarak tarif edilen tüm durumların “organda direk ya da dolaylı olarak gösterebilen” bir hücresel ya da dokusal  etyopatolojiye dayanması gerektiÄŸi kuralına uymaları gerekir”.  Tıptaki bütün hastalıklarda insan  bedeninde gösterilebilen bir iÅŸlevsel norm kayması vardır. (bu da insan tarafından sınırlanır ve tarif edilir). Psikiyatrik hastalıklarda ya da hastalık komponenti olan karmaşık problemlerde beyindeki bazı bölgelerde parça bozukluÄŸu olduÄŸuna (ya da parçanın iÅŸlev bozukluÄŸu) dair bilimsel deliller vardır. Bipolar hastalık, major depresyon, delirium/ensefalopati, obsesif kompulsif hastalık, tik bozuklukları, ÅŸizofreni, alzheimer hastalığı, frontotemporal demans, huntington hastalığı, otizm, asperger sendromu, travmatik beyin hasarı sendromları, ağır antisosyal kiÅŸilik bozukluÄŸu (sosyopatlık)  vb gibi...Bu problemler psikiyatrik hastalık perspektifi ağır basan durumlardır.

Bu gibi  hastalık kategorisine ait sorunların  bilgisayar analojisindeki izdüşümlerine şöyle örnekler verilebilir : Bozuk anakart (her türlü tuhaf anormalik beklenebilir) , çalışmayan iÅŸlemci soÄŸutucu sistemi (yüksek sıcaklıkta kilitlenir), RAM arızası (sebebini izole edilmesi çok zor kilitlenmeler yol açabilir), sabit disk arızası (veri kaybına yola açar, fabrika çıkışı ve yahut sert travmalara baÄŸlı ortaya çıkabilir), klavye problemi (içine ÅŸarap ya da diyet olmayan kola dökülen klavye asla iflah olmaz!) . Bu gibi sorunlarda bilgisayarın ilgili parçasındaki tespiti  bilgisayar tamircisi deneme yanılma yoluyla (reverse engineering – tersten mühendislik) tespit eder ve parçayı deÄŸiÅŸtirir, sonuç , tamamen tedavidir (kür). Oysa insanda bu ÅŸekilde bir parça deÄŸiÅŸikliÄŸi henüz beyin organı için mümkün deÄŸildir. Ä°nsanın beyin dışındaki hemen hemen tüm organları, dokuları deÄŸiÅŸtirilebilmekte, tamamen yenilenebilmektedir. Ancak  halen beyin içine müdahele  Derin Beyin Stimülasyonu gibi dünyada çok sınırlı merkezde yapılabilen ameliyatlar dışında mümkün deÄŸildir. Parçaya müdahele bile çok zor görünürken, parça deÄŸiÅŸikliÄŸi henüz (2011 yılı için) ancak psikiyatristlerin, nörologların ve sinirbilimcilerin hayallerini süsleyebilmektedir. Bu da psikiyatrinin diÄŸer tıp branÅŸlarına göre geliÅŸim sürecinde çok daha gerilerde olduÄŸunun bir baÅŸka kanıtıdır. Kalp cerrahisi dalının geliÅŸimi 1950’li yıllarda baÅŸlayıp 2000’li yıllarda neredeyse bitmiÅŸtir, 1950’den önce kalbe dokunmayan insanoÄŸlu Johns Hopkins Hastanesi’nde Alfred Blalock’ın ilk kez kalbe bıçak deÄŸdirmesinin (Fallot Tetralojisi tedavisi) üzerinden 50 yıl geçtikten sonra kalbi tamamen çıkarıp insan yapımı bir kalbi yerine yerleÅŸtirebilecek bir geliÅŸim saÄŸlamıştır-bkz LVAD yapay kalp cihazı. Psikiyatri kalp cerrahisinin yaklaşık 50 yılda yaÅŸayıp sonuna getirdiÄŸi süreci belki de  500 yılda tamamlayabilecektir , bu da tamamen uÄŸraÅŸtığı organın (hardware) ve onun üzerinde çalışan insan aklının (software)  bilimsel birikiminin henüz yetiÅŸemediÄŸi bir noktadaki karmaşık dinamiklere sahip olmasından kaynaklanmaktadır.

Bilgisayar benzetmesi  ile  davranış sorunu nedir?

Hastalık kavramını açıkladıktan sonra, ÅŸimdi de davranışı bilgisayar analojisi ile açıklamak gerekir. Davranış bilgisayardaki yazılımların fonksiyonudur. Donanımla direk iliÅŸki gösterir ama kendi başına baÅŸka bir neden-sonuç zinciri ve dinamiklerine tabidir. Donanım bozulduÄŸu ya da örneÄŸin elektrik voltajı bir an için stabilitesini kaybettiÄŸinde (delirium, metabolik ensefalopati)  bilgisayar anında ya kilitlenir, ya da tuhaf belirtiler vermeye baÅŸlar. Bu parça bozukluÄŸuna iÅŸaret etmez ama donanım problemleri (parça bozuklukları ya da parça iÅŸlev bozuklukları) direk olarak davranış problemlerine de yol açabilirler.Parçalarının bozuk ya da saÄŸlam, son model ya da eski model olmasından bağımsızdır. Bilgisayar örneÄŸi ile davranış, bir bilgisayarın falanca programı nasıl “çalıştırdığı” dır. (“execute” veya CPU fonksiyonlarının “interrupt” komutları) . Bu çalıştırılma iÅŸleminden bilgisayar programcılığında “exe” dosyaları sorumludur. Bilgisayar üzerinde tüm programların “exe uzantılı” dosyaları o programların “eyleme dönüşecek” davranışlarını bilgisayarın iÅŸlemcisine yaptıracak temel kodları saklar.  Donanıma baÄŸlı bilgisayar çalışma problemleri, bazen de kötü bir yazılım nedeniyle ortaya çıkabilir. İçinde çok fazla yazılım ve kodlama hatası olan (programcılıkta “bug” denir) bilgisayar programları, üzerinde çalıştıkları bilgisayar donanımı ne kadar üstün ve son model olursa olsun sürekli sorunlara ve kilitlenmelere yol açarlar.

İnsanlarda davranış sorunu nedir?

Ä°nsanlardaki davranış sorunları, aynı bilgisayarlardaki çalışma ve kullanım problemleri gibi, insanların ” yaptıkları “ eylemlerin bir sonucu olarak insanın global fonksiyon seviyesini (Global Assessment of Functioning- GAF) göreceli olarak bozan problemlerdir. ÖrneÄŸin, hiçbir parçası bozuk olmayan bir insan beyni, her ay keyif verdiÄŸi için yüksek bir köprüden atlamayı seçebilir.(positive reinforcement)  Her seferinde bacağını kıracak olan bu birey , sürekli ortopedi hekimi ziyaret edecektir. Ortopedi hekimi bu kırığı tedavi edip, hastayı taburcu edecek, ama kiÅŸi yeniden köprüden atlamaya devam edecektir. Bu sürekli travmaların sonucunda kiÅŸinin bacağı artık tamir edilemeyecek ÅŸekle girecek ve travmaya baÄŸlı (kallus deformiteleri) hasarlar oluÅŸarak kiÅŸinin bacağında baÅŸka kimsede olmayan , ama doÄŸuÅŸtan da gelmeyen, “kiÅŸinin seçerek uyguladığı davranışın bir sonucu olarak” oluÅŸacak “davranışa baÄŸlı” bir patolojik durum ortaya çıkakacaktır.

Psikiyatristler davranışların da doktoru mudur?

Evet ! Psikiyatristler, insanların sadece  sahip oldukları hastalıkları deÄŸil, “yaptıkları eylemleri” de düzeltmeye çalışırlar, ya da davranış düzeltme konusunda uzmanlaÅŸmış davranış bilimcilerinin yardımına yönlendirirler. (klinik psikolog, psikolojik danışman, sosyal hizmet uzmanı, psikoterapist vb gibi) .Psikiyatride davranış bozukluklarına örnekler, alkol ve madde bağımlılıkları, yeme bozuklukları (anoreksiya vb gibi), cinsel sapkınlıklar (pedofili, fetiÅŸizm vb gibi), dürtü kontrol bozuklukları (kumar oynama bozukluÄŸu, öfke kontrol problemleri vb gibi) Bu sorunların büyük bir kısmında sorun baÅŸlamadan önce beyinde ne doÄŸuÅŸtan ne de sonradan oluÅŸmuÅŸ bir hasar / parça bozukluÄŸu gösterilemez. Alkol ve bazı madde bağımlılıklarının genetik olarak yatkınlık gösterdiÄŸine dair veriler olsa da, bu durum  yine de davranış kontrol edildiÄŸinde ortadan kalkacağı için psikiyatrik hastalık sınıfına girmez.  Alkol bağımlısı olan bir kimseyi detoks iÅŸlemini tamamladıktan sonra alkol olmayan bir ortama gönderecek olursak  alkol bağımlılığı bir daha asla tekrar edemeyecektir. Halbuki psikiyatrik bir hastalık olan ÅŸizofreni hastasının iÅŸitsel hallusinasyonlar tecrübe etmesi  bu hastanın “seçim unsuruna” tabi deÄŸildir. Özetle, psikiyatride “seçim unsuru” ile  ortaya çıkan problemlere “davranış problemi”, doÄŸuÅŸtan ya da sonradan olma beyin organ hasarı ile ortaya çıkan problemlere “hastalık” denir.

Psikiyatristler, hastanın eylemlerini düzeltmek için özel durumlar hariç  ilaç kullanmazlar. Ä°laç tıpta genellikle hastalık tedavisinde kullanılır. Ä°laç tedavisi hastalığa yol açan doku ya da organın fonksiyonu deÄŸiÅŸtirecek bir kimyasal müdaheledir. Davranışlar insanların seçimine tabi olan, çoÄŸu zaman isteyerek yaptıkları (bazen de istekleri dışındaki faktörleri kontrol edemeyerek) uyguladıkları eylemlerdir, ve ilaç müdahelesi yerine kiÅŸinin davranışını düzeltmeye yönelik bir “konuÅŸma” iÅŸlemi gerçekleÅŸtirilir. En temel anlamda, psikiyatrist hastayı karşısına alır ve zararlı davranış konusunda hastayı eÄŸitir ve bu davranışının deÄŸiÅŸtirilmesi için hastayı belirli yöntemler de kullanarak ikna etmeye çalışır. Bu iÅŸleme ve teknikler bütününe en genel haliyle psikoterapi denir. Psikoterapi tıptaki geleneksel tedavi modeline uymaz, bu anlamda bir tedavi deÄŸildir, ancak kiÅŸinin tedavisine yardım edecek bir takım davranış deÄŸiÅŸiklerine yol açabilecek bir “ikna” iÅŸlemidir.

Hem hastalık hem de davranış bozukluğu beraber olabilir mi?

Elbette, hem de çoÄŸunlukla ! Bilgisayar örneÄŸine kısa bir dönüş yaparak ÅŸunu açıklayalım. Bilgisayar üzerinde çalışan iÅŸletim sistemi ve programlar ne kadar hatasız (“bug” içermeyen) ve stabil çalışan sistemler olursa olsun, bilgisayarın donanım problemleri, arızalı parçaları yazılımların doÄŸru çalışmasını engeller, sorunun nedenini geriye-mühendislik (reverse-engineering)  yaparak anlamaya çalışan bir kiÅŸi için akıl almaz derecede zorlaÅŸtırır. ÖrneÄŸin kan oksijen seviyesi düşen (hipoksi) ve kanında mikrop dolaÅŸan (septik ÅŸok) bir kimsenin bir kaç saat öncesinde tamamen normal olan beyin fonksiyonları aniden bozulmaya baÅŸlar, bu kiÅŸi örneÄŸin bir anda olmayan ÅŸeyleri görmeye (hallüsinasyon), olan ÅŸeyleri deÄŸiÅŸik algılamaya (illüzyon), ya da örneÄŸin olmayan ÅŸeylerden korkmaya ve şüphelenmeye (paranoid delüzyon) baÅŸlar, hafıza iÅŸlem yapamaz (impaired memory registration), yaptığı iÅŸlemleri geri çağıramaz (impaired delayed recall).  Bu gibi sınırsız deÄŸiÅŸik belirtiler verebilen bir beyin , kandaki mikrop temizlendikten ve kan oksijenasyonu saÄŸlandıktan sonra yeniden ve tamamen eski haline döner, sıklıkla olup biteni hatırlamaz ya da kısmen hatırlar. Bu durum hastanelerde yatan hastaların önemli bir kısmında görülür (delirium) . Bu örnek, donanımın normal çalışmasını engelleyen koÅŸullar ortaya çıktığında (bir bilgisayara giden elektrik akımındaki voltaj deÄŸiÅŸikliÄŸi gibi), ani ve tuhaf davranış deÄŸiÅŸiklikleri ortaya çıkabilir. Psikiyatride çoÄŸunlukla organ problemleri kaçınılmaz olarak davranış problemlerini de beraberinde getirir ancak tersi genellikle doÄŸru deÄŸildir. Davranış sorunları çok uzun süre boyunca devam etmediÄŸi sürece kalıcı organ deÄŸiÅŸikliklerine yol açabilmesi genellikle mümkün deÄŸildir.

 

Dr.UlaÅŸ Mehmet Çamsarı – 7 Kasım 2011 – North Bethesda, Maryland, ABD

 

 

Leave a Comment

Your email address will not be published.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

3 Trackbacks

  1. Davranış nedir? | USMLE STRATEJi MERKEZi – USMER.ORG | bLOG (Pingback)
  2. Davranış nedir? - TürkPsikiyatri | Blog (Pingback)