Psikiyatri tıbbın neresinde duruyor? – Bir Deneme

YOLCULUÄžUN BAÅžLANGICI

Psikiyatri meraklıları genellikle daha kendini tıp fakültesi ilk yıllarından belli ederler.  Dördüncü sınıfa gelindiÄŸinde stajyer doktor olan tıp fakültesi öğrencileri klinikleri dolaÅŸmaya baÅŸlarlar. Bu sırada psikiyatri kliniÄŸi de yaklaşık bir aylığına ziyaret edilir ve son seneye geçen intörn hekimler, en az bir ay süren daha aktif oldukları baÅŸka bir psikiyatri rotasyonu yaparlar. Bu aÅŸamalardan geçen hekim adayı psikiyatriye meraklıysa genellikle çoktan karar vermiÅŸtir. Ve sonra gelir uzmanlık eÄŸitimi…

Hekim olarak yetiÅŸen birey psikiyatri uzmanlığın daha ilk yıllarında bazı ÅŸeyleri “farklı” olduÄŸunu idrak etmeye baÅŸlamıştır. Farklı terminoloji, farklı kavramlar, teÅŸhis sistemlerindeki farklılık, ilk heves yerini bu zamanlarda biraz kafa karışıklığına bırakabilir. Tanısal yaklaşımların diÄŸer tıbbi branÅŸlardan biraz daha farklı olması kafa karışıklığının genellikle ilk sebebidir. DiÄŸer hekimler bir yana dursun, psikiyatri uzmanlığı yapan hekimlerin bile eÄŸitimleri sırasında kavramakta zaman zaman zorlandığı temel nokta, psikiyatrinin tıbbın neresinde durduÄŸudur.

PSÄ°KÄ°YATRÄ°NÄ°N DÄ°ÄžER TIBBÄ° BRANÅžLARDAN FARKI NEDÄ°R?

Psikiyatristler, insan bedeninde bulunan ve üyelerinden herhangi birininvetosu halinde hayatın duracağı beÅŸ organdan oluÅŸan “büyük yaÅŸam kurulunun” baÅŸkanı olan “beyin” ile uÄŸraşırlar. Beyin, kurulun diÄŸer üyeleri olan, KaraciÄŸer, AkciÄŸer, Böbrek ve Kalpten çok farklı bir organdır. Beyin kendi biyolojisinden davranışına giden yolun ara baÄŸlantılarının ve nedensellik zincirinin henüz tespit edilemediÄŸi bir organdır. Beyin dışındaki tüm diÄŸer organlar da teorik anlamda “davranırlar” ama davranışları çok ilkeldir, günümüz tıbbi birikimi ile davranışlarının fizyolojik açıklamalarını direk olarak yapılabilmektedir. Bu nedenle biz o organların eylemlerine “davranış” demeyiz.

Beyin,iÅŸleyiÅŸinin direk fizyolojik açıklamalarının yapılamadığı insan davranışının kontrol eden de facto bir otonomi sahibi baÅŸka bir üst  yazılım çalıştırmaktadır. Beyin donanımı üzerinde çalışan ve çalışma sisteminin henüz donanımdan yazılıma giden nedensel baÄŸlantıların çözülemediÄŸi bu kavramsal yazılıma “akıl” denir. Ä°nsan aklı ile eylemlerini planlar ve uygular. Akıl denen bu iÅŸlevsel yazılımın patronu beynin her iki yarısının ön lobunda bulunan küçük bir hücre grubudur. Bu hücre grubuna Dorsolateral Prefrontal Korteks denir. Ä°nsan motive davranışlarının temel yürütücüsü olan anatomik bölgedir.

Psikiyatri hekimleri, karaciÄŸer, kalp, akciÄŸer ve böbrek hekimlerine ek olarak uÄŸraÅŸtıkları organın, bir de “fizyolojik bilgilerle henüz açıklanamayan davranışı” ile muhataptırlar. Dört odacıklı basit bir pompadan ibaret olan kalbin “davranışı/iÅŸlevleri bilinen fizyolojik bilgilerle tamamen açıklanabiliyorken ve neyi neden “yaptığının” direk nedenleri bulunabiliyorken (ve bu zaten durumun içine gömülü iken = implicit), beyin denen organın davranışları, “akıl” denen ve organın biyolojisinden otonom davranan bir üst yazılımın kontrolü altında geriye mühendisliÄŸi (reverse engineering)  çok zor hale getiren bir durum yaratmaktadır.


HASTALIK NEDÄ°R?

Tıpta hastalık kavramı, insanlar tarafından tarif edilen, sorunlara odaklı bir tanımlamadır. Hastalıkları insan tarif ettiÄŸi ve düzeltmeye çalıştığı için hastalık adını alır. ÖrneÄŸin, hiçbir insan kalbi 200 yıl boyunca atamaz,  insan bedeninin kalan tüm organları saÄŸlam kalmış olsa da en basit tanımla organın “eskimesine ve yaÅŸlanmasına baÄŸlı” kalp yetmezliÄŸi bulguları eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Yine,  diyelim ki 150 yaşına kadar yaÅŸamış tüm insanlarda eninde sonunda Alzheimer Hastalığı bulguları ortaya çıkacaktır. Aynı ÅŸekilde hiçbir böbrek sonsuza dek çalışmaya devam edemeyecek ve eninde sonunda yetmezlik denilen sendrom içine girecektir. O halde kalp yetmezliÄŸi de, Alzheimer Hastalığı da, böbrek yetmezliÄŸi ve bunun gibi birçok durum da aslında doÄŸal yaÅŸam sürecinin bir parçasıdır. Ä°nsanın yarattığı “Tıp”, pozitif bilimlerini kullanarak bu süreçleri tanımlar, sorunun organdaki nedenlerini araÅŸtırır ve bu süreçleri insan hayatının “iyileÅŸtirilmesi” amacıyla durdurmaya çalışır. Tarif edilen tüm bu durumlara hastalık, tıbbın bu giriÅŸimine “tıpta hastalık modeli” denir.

TIPTA HASTALIK MODELÄ° NEDÄ°R?

Hastalıklar insan tarafından tarif edilen ve “insanın istemediÄŸi” durumlardır. Ä°nsan istemediÄŸi durumları deÄŸiÅŸtirmek için sorunun kökenini aramaya baÅŸlar. Sorunlar kendilerini, kiÅŸilerin doktora söylediÄŸi ÅŸikayetler ile (semptom), ya da doktorun gördüğü ve tespit ettiÄŸi belirtilerle (bulgu) gösterirler. ÖrneÄŸin, hasta ayaklarının ÅŸiÅŸtiÄŸini söyler, bu bir ÅŸikayettir,doktor ayakları muayene eder ve buna “ödem” der, bu da bir bulgudur. Doktor tespit ettiÄŸi bu belirti ve ÅŸikayetlerden yola çıkarak bunların nedenlerini aramaya baÅŸlar. Bu arama iÅŸleminin amacı sorunun ilgili “organ” ya da “organlardaki”, diÄŸer deyiÅŸle insan bedenindeki esas kaynağına doÄŸru bir yolculuk yapar. Bu yolculuÄŸun sonunda ÅŸu zinciri kuracaktır :

Bulgular ve Belirtiler —> Patofizyoloji (sorunlara yol açan mekanizmalar toplamı) —> Etyoloji (istenmeyen duruma yol açan mekanizmanın kökenindeki organ ya da doku problemi / bozuk parça)

Bu yolculuk bazı hastalıklarda çok çabuk tamamlanır, bazı hastalıklarda on yıllar boyu sürebilir ve  tıpta bütün branÅŸların üzerine oturduÄŸu “tıpta hastalık” modelinin temeli budur.

PSÄ°KÄ°YATRÄ°DE DAVRANIÅž KAVRAMI

Daha önce açıklandığı üzere, psikiyatri’nin uÄŸraÅŸtığı organ olan beyin karmaşık fizyodinamiklerin bir sonucu olarak “davranmaktadır”  ve diÄŸer organların aksine çok karmaşık eylemler üretebilme kapasitesine sahiptir. Beynin ön tarafında bulunan dorsolateral prefrontal korteks hücre grubu yönetiminde planlanan son derece karmaşık motive davranışlar ve eylemler, bu sorunların beyin denilen organın içindeki hücresel kaynaklarının temeline inebilmeyi (etyoloji arayışı) mevcut imkanlar ışığında imkansız hale getirmektedir. Bu nedenle psikiyatri organın kendisindeki “bozuk parça” ile  “davranışlarının” yol açtığı sorunları birbirinden ayıramamakta ve tıpta hastalık modelini uygulamakta sorunlarla karşılaÅŸmaktadır. Çünkü hastalık modeli, organlar temelinde yükselen bir modeldir, ve sorunların organda aranmasına yönelik geleneklerin bir bütünüdür. Psikiyatrinin uÄŸraÅŸtığı organ olan beyin, organın gösterilebilir direk fizyolojisinin çok ötesinde bir karmaşıklıkta  aradaki baÄŸlantıların kurulamadığı bir üst iÅŸlevin de üreticisidir. Bu üst iÅŸleve “akıl” (mind) denir. Bu iÅŸlevin organdaki hangi direk fizyolojik mekanizmalarının sonucu olduÄŸunun ÅŸu andaki tıbbi birikimle tespit edilememesi durumuna ise “akıl-beyin süreksizliÄŸi” denir. Bu durum nedeniyle psikiyatrideki teÅŸhis sistemleri insan beyninin direk hastalıklarının yol açtığı sorunlar ve insan beyninin davranışlarının ürettiÄŸi sorunların tamamını açıklamak zorunda kalmıştır. Bu nedenle psikiyatri tüm diÄŸer tıp branÅŸlarından ayrı bir yerde durmaktadır ve tıpta hastalık modelini diÄŸer tıbbi branÅŸlara göre geliÅŸim olarak çok geriden takip eden bir branÅŸtır.

DSM NEDÄ°R?

DSM, Amerikalı psikiyatristlerin liderliÄŸini yaptığı psikiyatristlerden oluÅŸan bir ekibin gözlemlenen hasta bulgularını ve ÅŸikayetlerini  grupladıkları bir kılavuzdan ibarettir. Bu kılavuz, en iyi ÅŸu benzetmeyle anlatılabilir. DSM, bir coÄŸrafyadaki tüm kuÅŸların fiziksel özelliklerine göre tarif edildiÄŸi ve fotoÄŸraflarının koyulduÄŸu küçük bir kitapçığa benzer. O bölgeye giden bir kuÅŸ meraklısı, eline bu kılavuzu alarak çevredeki bir çok kuÅŸu görüp elindeki kılavuzda verilen fotoÄŸraflardan tanıyabilecektir. Bu tip kılavuzlara “alan kılavuzu” (field-guide) denir. Zooloji ve botanik alanlarında kullanımı çok yaygındır. Bu tip kılavuzlar, örneÄŸin, kuÅŸların filogenetik sınıflamasını deÄŸil, sadece fiziksel görünüşlerine göre sınıflamasını yaparlar. Birbirine benzeyen tüm kuÅŸlar aynı gibi zannedilecek, neden benzedikleri konusunda bir fikir yürütülemeyecektir.  DSM kılavuzu, dünyadaki tüm akıl hastalıklarını ve davranış problemlerini aynı yerde toplar ve bunların hepsine “bozukluk”  (disorder) der.  ÖrneÄŸin sürekli kumar oynayan birisi ile hallüsinasyonlar gören bir kimse bu kılavuzda yan yana yazılmakta, karaciÄŸer hastalığı nedeniyle hafızası bozulmuÅŸ (deliryum) bir kimse ile ilacını kullanmayan (noncompliance with treatment) bir hasta yine benzer ÅŸekilde kodlanmaktadır. Birbiriyle hiçbir ilgisi olmayan, hastalık, davranış sorunu, tıbbın sınırlarında olsun ya da olmasın DSM’de kendine yer bulabilmektedir.  Gördüğü tüm kuÅŸları sadece görünüşlerine göre tasnif etmeye adeta zorlanan, neden o görünüşe sahip olduklarını konusunda fikir bile yürütülmesine bile imkan vermeyen bu kılavuz, tıpta hastalık modelinin izlediÄŸi genel kaideyi çiÄŸneyerek, nedenine yönelik bir tasnif giriÅŸimi içine girmeden, sebebi bilinen ve sebebi bilinmeyen durumları birbirine karıştırmakta, beyinde gösterilebilir bir organik problem bulunan kiÅŸilerin sorunları ile motive davranışların yol açtığı sorunlarının tümünü aynı ÅŸeylermiÅŸ gibi  kavramlaÅŸtırarak  psikiyatristleri, sebeplerini bildikleri konuları da bilmiyorlarmış gibi davranmaya zorlamaktadır. Psikiyatrinin günümüzde içinde bulunduÄŸu en büyük sorunlardan birisi yukarıda anlatılmaya çalışıldığı gibi “organ” dan kaynaklanan sorunlarla, “organın karmaşık davranışından” kaynaklanan sorunların tamamını aynı yere gruplamaya yeltenmesidir. Bu giriÅŸim nedeniyle psikiyatri diÄŸer tıbbi branÅŸlara ve dahası hastalara kendini ifade etmekte zorlanmakta, nasıl teÅŸhis koyduÄŸunun rasyonel sebeplerini yeterince aktaramamaktadır. Bunun sonucu olarak, psikiyatrinin varlığından ve bilimsel birikimlerinden rahatsız olanlar ya da bilgisiz insanlar tarafından tarih boyunca sürekli olarak saldırıya uÄŸramıştır, halen de uÄŸramaktadır.

PSÄ°KÄ°YATRÄ° KENDÄ°NÄ° DAHA Ä°YÄ° Ä°FADE ETMELÄ°DÄ°R

Psikiyatrinin kendini ifade etmekteki esas güçlüğü ve tıbbın diÄŸer branÅŸlarından farkının temelinde yatan gerçek ÅŸudur :  “beyin hastalıkları” ve “beynin ürettiÄŸi motive davranışların yol açtığı sorunları” aynı sepet içinde toplayıp neden böyle yaptığının -ya da yapmak zorunda kaldığının-  sebeplerini iyi açıklayamamasıdır. Bu ifade güçlüğünün sürmesindeki sebeplerinden bir diÄŸeri de, genel tıp ve psikiyatri eÄŸitimi sırasında,  bu temel ayrımın ve  tüm diÄŸer tıbbi branÅŸların zaten yegane yaklaşımı oluÅŸturan tıpta hastalık modelinin özellikle psikiyatride ayrı bir yerde durması ve özenle korunması gerektiÄŸinin net bir ÅŸekilde kavratılamamasıdır. Psikiyatri tarih boyunca tıpta hastalık modelini geriden takip etmesi nedeniyle ve en önemlisi bilimsel bilgisinin diÄŸer tıbbi branÅŸlara göre daha yavaÅŸ birikiyor olması nedeniyle bir tıp branşının girmemesi gereken yerlere girmiÅŸ ve yer yer bilimsel olmayan tanı sistemlerini takip etmek zorunda bırakılmıştır. Bu süreçte bazı kuramları takip eden psikiyatristler tıpta hastalık modelini ve gelenekselleÅŸmiÅŸ yaklaşımları rafa kaldırmış, peÅŸin kabullere ya da  referans kiÅŸilerin çıkarımlarını, sorgulamadan ve kanıt aramadan kabul eÄŸilimine girerek psikiyatrinin hastalar ve diÄŸer tıbbi branÅŸlar gözünde prestij kaybetmesine yol açmıştır. Bugün psikiyatrinin “kendini ifade” sorununda halen yaÅŸadığı sıkıntıların temelinde, büyük bir kısmı bilimsel metot kullanılmadan peÅŸin kabul edilmiÅŸ tarihsel bir “varsayım” veri bankasını halen içinde meÅŸru olarak barındırması gerçeÄŸi yatmaktadır. Günümüzde, modern psikiyatride, geçmiÅŸten gelen bu varsayım veri bankası etkisini büyük ölçüde yitirmiÅŸtir ancak halen cılız da olsa yaÅŸamına devam etmekte ve psikiyatrinin bir tıp branşı olarak ilerlemesi sürecinde sürtünme yaratarak hız kaybettiren engellerden biri olmayı sürdürmektedir.

TIPTA HASTALIK MODELÄ° BENÄ°MSENMELÄ°DÄ°R

Tıp kendisi bir bilim dalı deÄŸildir,bilim dallarının uygulama alanıdır. Psikiyatri de bir tıp branşıdır.  Tüm tıbbi branÅŸlar gibi, sahip olduÄŸu bir bilgi birikimi, hastalık modeline tamamen uyan organ problemleri ve bu problemler için önerdiÄŸi çok baÅŸarılı tedaviler vardır. Psikiyatri, diÄŸer tıbbi branÅŸlardan farklı olarak, yukarıda detaylıca anlatıldığı üzere, uÄŸraÅŸtığı organın “motive davranışlarının yol açtığı sorunlar” ile de uÄŸraÅŸmak durumundadır.

Bu kavramın net olarak açıklanabilmesi için ÅŸu benzetme uygun olabilir. Tüm tıbbi branÅŸların uÄŸraÅŸtığı “arabalar” sadece durur halde çalışan arabalardır. Bu arabaların bir sürücüsü yoktur, dolayısıyla tüm diÄŸer tıbbi branÅŸların uÄŸraÅŸtıkları sorunlar “durur halde çalışan bir arabanın” çıkarabileceÄŸi sorun kadardır. Psikiyatristin  aynı benzetmedeki yeri, “sürücüsü olan ve sürekli seyahat eden” bir arabanın sorunları ile uÄŸraÅŸan kiÅŸi olacaktır. Seyahat eden arabanın nereye sürüldüğü konusu bireylerin seçerek yaptıkları eylemlerdir, ve beynin de akıl olarak kavramlaÅŸtırılan iÅŸlevsel bir sürücüsü vardır. Seyahat eden arabada sürücünün sürüş tekniklerine göre sıkıntılar baÅŸgösterecek, motordan, ya da arabanın fabrika çıkışından bağımsız, sürülen yollardan da kaynaklanabilecek son derece özel sıkıntılar ortaya çıkabilecektir. O halde psikiyatri tüm diÄŸer tıbbi branÅŸların teÅŸhis sistemlerini ve yaklaşımları olan hastalık modelini takip etmeli (durur halde çalışan arabanın sorunları)  ve buna ek olarak davranış problemlerini de (sürücüsü olan seyahat eden araba) tarif etmek durumundadır. Psikiyatri tıpta hastalık modeline uyan (durur haldeki arabanın sorunları) sorunları etyoloji-patofizyoloji-sendrom-hastalık yolunu izleyerek açıklamaya gayret ederken bunları herkes tarafından anlaşılır hale getirmelidir. Åžizofreni, Deliryum, Bipolar Hastalık, Obsesif Kompulsif Hastalık, Demans vb gibi beyindeki bozuk parçaların bilindiÄŸi ya da bilinmesi sürecinde ilerlendiÄŸi durumların adını tüm diÄŸer tıbbi branÅŸların yaptığı gibi hastalık perspektifinde isimlendirmeli ya da gruplanmalı ve bu durumlar için “bozukluk / disorder” terimini kullanmamalıdır. Bozukluk tarifi, içine her ÅŸeyin sokulabildiÄŸi, psikiyatriyi kendini savunmakta zorlanacağı durumların içine sokabilen belirsiz bir tariftir. Hastalık yaklaşımının teÅŸhis sistemlerinde net bir ÅŸekilde kullanılması, psikiyatrinin tüm diÄŸer tıp branÅŸları ile aynı dili konuÅŸtuÄŸu gerçeÄŸini açık hale getirecek ve psikiyatrinin halen bilgi daÄŸarcığında bulunan bilimselliÄŸinin az ya da hiç olmadığı tarihsel kalıntılarından kurtulmasını saÄŸlayacaktır. Psikiyatri hastalık modeline uyacak tıbbi problemleri tarif edip “hastalık modeli” adı altında gruplamaya baÅŸladıktan sonra, beynin ürettiÄŸi davranış problemleri için ayrı bir tasnif yapmalı ve bunu da açık hale getirmelidir. ÖrneÄŸin, patolojik kumar oynama  bozukluÄŸu bir davranış problemidir, kokain ya da alkol kullanımı ve bunun yol açtığı sorunlar bir davranış problemidir, bunlar bireylerin seçim unsurunun devrede olduÄŸu motive davranışların yol açtığı davranış sorunlarıdır. Bu sorunların direk olarak organ patolojisinden kaynaklandığını göstermek mümkün deÄŸildir (seyahat edilen arabadaki sürücü tekniÄŸi sorunları) o nedenle bu tip problemler tıpta hastalık modeline uymaz, ve psikiyatrinin tüm diÄŸer branÅŸlardan farkının temel nedenini oluÅŸturur. Bu davranış sendromlarının ayrı bir ÅŸekilde gruplanması esastır. Burdaki önemli nokta, durur halde çalışan arabadaki sorun, seyahat edilen arabada da sorun olmaya büyük ihtimalle devam edecektir. Psikiyatride hastalık modeline uyan tüm durumların davranış sorunlarına da yol açtığı aÅŸikardır. Ancak “beyindeki organ etyolojisi” tespit edilebildiÄŸi anda bu durum artık tıpta hastalık modeline uyar hale gelecektir. Hastalık modeli takip edilirken çıkılacak yolculukta, sorunlara organdaki etyoloji ve direk patofizyolojisi  bilindiÄŸi ölçüde hastalık konseptinde yaklaşılması gerekir ve psikiyatri dışında tüm diÄŸer tıbbi branÅŸların da zaten  takip ettiÄŸi yol budur.

PSİKİYATRİSTLER DE BEYAZ ÖNLÜK GİYMELİDİR

Psikiyatri, tarihsel geliÅŸimi sırasında zaman zaman tıpta hastalık modeline yukarıda açıklanan sebeplerden teÄŸet geçmiÅŸ ve uzmanlarının doktordan sayılmadığı sıkıntılı dönemleri yaÅŸamıştır. Bu süreç boyunca aldığı yaraları, son yıllarda bilimsel birikiminin dramatik bir hızla artması ile halen sarmaya çalışmakta olan psikiyatri tıp branşı  2000’li yıllara çok gecikmiÅŸ bir zaferle girmiÅŸtir. Tıptaki yerini nihayet tartışılmaz hale getirmiÅŸ, bilimsel olmayan kuramlardan kurtulma sürecine girmiÅŸ, tıpta hastalık modeli yolunda ciddi ilerlemeler kaydetmiÅŸtir.  Tarihinde genel hastanelerde varolmadığı dönemleri yaÅŸamış psikiyatri günümüzde tüm hastanelerde yer alan temel branÅŸlardan biridir.  Beyindeki organ hasarları (etyoloji)  ve  psikiyatrik problemler arasında baÄŸlantıların tespit edilmesi gayreti sırasında, psikiyatri, tıpta hastalık modeline tutunarak ilerlemelidir, etyolojiden hastalığa giden geleneksel tıbbi yolda diÄŸer branÅŸları bu ÅŸekilde yakalayacaktır.

2000’li yılların psikiyatristleri tıp fakültesi üzerine en az 4 yıl uzmanlık eÄŸitim alan hekimlerdir.Modern Psikiyatri, ABD’de Bağımlılık Psikiyatrisi (1yıl), Konsültasyon-Liyezon Psikiyatrisi (1yıl), Geriyatrik Psikiyatri (1yıl), Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi (2yıl) gibi akredite üst alanlarda ayrı uzmanlık sınavlarının verildiÄŸi bir tıp branşıdır. Psikiyatrinin sıkıntılı tarihi yolculuÄŸunda geldiÄŸi ÅŸu noktada, meslek uzmanlarına tarihsel görevler düşmektedir. Modern psikiyatristlerin branşın karanlık dönemlerinde oluÅŸturulmuş varsayım veri bankasını  kullanmadan pozitif bilimlerin ışığında tıpta hastalık modelini takip etmesi, davranış sorunlarını, hastalık kavramından ve organ patolojisinden mümkün olduÄŸunca ayırarak tarif etmesi gereklidir. Bilimsel olarak az ÅŸey ifade eden ama anlam kalabalığı yaratabilen, yüzyılı aÅŸkın bir süredir gerçekliÄŸi doÄŸrulanamamış bir takım tarihi tanımlar ve kavramlar günlük psikiyatri dilinden tamamen çıkartılmalı ve bu tip öğretiler uzmanlık eÄŸitimi sırasında psikiyatri tarihi baÅŸlığı altına anlatılmalıdır. Buna benzer uygulamalar dünyada tıpta ileri seviyeye gelmiÅŸ bazı kurumlarda zaten baÅŸlamıştır.

Geleneksel hastalık modeli üzerinde bilimsel metotları kullanarak gerçeÄŸi aramaya devam edecek olan psikiyatri, bu süreçte yumuÅŸak karnından kurtularak tıpta kendisine ayrılan koltuÄŸu tamamen dolduracak, kendisini sorgulayan akımlara herkes tarafından anlaşılır rasyonel yanıtlar verebilecek, tüm diÄŸer tıbbi branÅŸlar ile aynı dili konuÅŸan, aynı ÅŸekilde düşünen ve beyaz önlük giymemenin “özellikten” sayılmadığı bir branÅŸ haline gelecektir.

 

Dr UlaÅŸ Mehmet Çamsarı      –    18 Åžubat 2012, Cumartesi – North Bethesda, Maryland, ABD

 

 

Leave a Comment

Your email address will not be published.

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

4 Trackbacks

  1. Psikiyatri tıbbın neresinde duruyor? » (Pingback)
  2. “Kafadan Atarak Psikiyatri” (KAP) ve Ensest | UlaÅŸ Mehmet Çamsarı | Blog (Pingback)
  3. Türkiye’de Psikiyatristler ve Psikologlar : Geçimsiz KardeÅŸler (Pingback)
  4. Psikiyatri nedir? Kimler Psikiyatriste gitmeli? – Lady Leyli (Pingback)